Bana kimse birşey öğretmedi ki ben neden öğreteyim!!!!!!

Asla, bunu diyenlerden olmadım 🙂

Merhabalar,

Bugün saçma sapan bir konuyu yazmak istedim. Hatta bu yazıyı “ağlama duvarı, serzenişlerin mekanı, arkadaşlık platformuna evrilmeye başlanan, profiline bile bakmadan karpuz seçer gibi “Connect” tıklanan, takipçi kasılmaya çalışılan” linkedin sayfamda da paylaşacağım. Öyle ya herkes serzenirken (bunu da ben uydurdum) ben yapmışım çok mu 🙂 Bence yakında fotoğrafçıların kapılarında “Linkedin profil fotosu çekilir” ibareleri görmemize az kaldı. 🙂 Herkes bir havalı, bir güzel, bir yakışıklı, acayip kurumsallar, taytıllar almış başını gitmiş 🙂 Benim fotoma bakmayın, ben her zaman yakışıklıydım zaten, özel bir durum değil 😀 😀 😀 Tamamen kişisel fikirler ve incelemeler bulunmakta bu yazıda. Hiçbir teknik bilgi içermez, bedava olan bilgi de yok bu yazıda… Zaten bedavaya versem de gitmiyor 😀 Udemy çılgınlığına katılmak ve bu işi parayla yapmak da istemiyorum açıkçası 😀 Zaten o kadar vaktim de olmuyor 7 gün çalışan biri olarak!!!

Ama belki de fikrimi değiştiririm, hayat insanı zorla değiştiriyor 😀 Çok da gerekli olmayan, zaten yapılmış ve yeterince de yapılmaya devam edilen, bilişim hurdalığında farkedilmeyecek içeriklerden biri olur muhtemelen (!) Kendimle dalga geçmeye de bayılıyorum neyse ki… Gülerek yazıyorum, dalga geçer gibi… Bakınız her yer gülücük doldu 😀

Yıllar yılı, bilişim sektöründe gözlemlediğim bir durum burada attığım başlık. Kendine güvensizliğin sembolü olarak gördüğüm bencillik örneği. Aslında diğer sektörlerde de durum aynıdır muhtemelen ama ben tabi ki kendi sektörümde deneyim kazandım bu cümle hakkında.

Öğrenmek ve öğrenmeye çalışmak konusunda her zaman çok istekliydim, hala da öyleyim. Bu özellik, çoğu zaman bir tehdit gibi de görülmekteydi mesleğe ilk başladığım yıllardan beri. Ne hikmetse, sanki dünyanın en önemli sırrına mazhar olmamı istemeyen tiplerle tanıştım resmen. Soruyorum cevap vermiyor, geçiştiriyor, isteksizce çok genel geçer bahsediyor. Ondan sonra da iş yüküm çok ağır herşeyi ben yapıyorum, tatilde bile rahat yok moduna giriyorlar 🙂 Yahu arkadaşım, sen bildiğin (ya da bilmediğin diyeyim) birşeyi paylaşıp, işi azıcık öğretip (bak çok demiyorum azıcık bile öğretmek diyorum) kendini yedekledin mi de böyle serzenişte oluyorsun?

Yapmadın tabi ki, çünkü korktun birşeyler öğretmekten, yarın öbür gün ayağımı kaydırır dedin yüksek ihtimalle, bana öğreten olmadı ben de öğretmem dedin aynı yüksek ihtimalle… Çünkü SEN, herşeyi doğuştan biliyordun, embriyo günlerinden beri öğretilmeye başlamıştı SANA. Prof’tun, liderdin, SEN, SENN, SENNN kraldın!!!! SEN koca bir HİÇ’tin….

Ya da başka bir ihtimal vardı, o konuyu sen de bilmiyordun, ağzın laf yaparak, kendini çok iyi pazarlayarak geldin o konuma…. Neyi bilip bilmediğin ortaya çıkmasın diye konuşmuyordun belki de. ve işlerini başkalarına danışarak, başkalarının bilgilerini sömürerek, ama hiçkimseyle bu öğrendiğini paylaşmayarak, ve hatta belki uzaktan bağlantı kurdurarak, “abi şuna bir bakıver ya” diyerek şirinlik yaparak hallediyordun!!!! Şirin şey seni 🙂 Bak sana birşeyler gösterip öğreten birileri varmış işte demek ki! Öğrendiğin birkaç ağdalı teknik terimle konuşuyor, başkalarının fikirlerini yöneticine satıyor ve göz boyuyordun belki de.

Kendin gerçekten öğrenmeye çabalamadın, nazik popon sıkışana kadar da belki öyle bir konudan bile haberdar değildin! Ve en kötüsü de ne biliyor musun, başkalarının öğrenmesini de istemedin, onların öğrenme yollarını açmadın, benden fazla şey bilmesin-öğrenmesin diyerek rehberlik de etmedin, bir yerde gördüğün eğitim fırsatını işaret etmedin…. Sen sadece kendini ve o gününü kurtardın.

Malesef, bilişimciler asosyal insanlar, kendilerini ifade edemiyorlar, öyle bir becerileri yok. Yontmaya da uğraşmıyorlar kendilerini, çünkü işlerine gelmiyor…. İstisnai durumda olanlar var elbette, onlar zaten yeterince entellektüel aktivitelerle ilgililer ve bu söylediklerimin dışında tutuyorum. he söylemeden edemeyeceğim, o grupta olanlar gayet de fit ayrıca 😀 kendimden biliyorum, herneyse 🙂

Hatta şunu sorun etrafınızdaki insanlara : İş dışında neler yapıyorsun, iş dışında hangi konuda iyisin? cevap : hmmm ne yapıyorummm, maça gidiyorum, müzik dinliyorum, sinema, başkaaaa hmmm aklıma gelmiyor ya aslında çok şey yapıyorum…

Adam o kadar boş ki, iş dışında ne yaptığını bilmiyor, çünkü yok!!! Eve bile belki de karısının/kocasının dırdırı, ya da çocukların dırdırını çekmemek için özellikle geç gidiyor, trafik var şimdi de çıksam 8 de evdeyim 1 saat sonra da çıksam 8 de evdeyim deyip, mesai sonrası oyun, sohbet vs şeklinde geçiriyor. Ama patron bir bakıyor adam her akşam 2 saat fazladan çalışıyor 😀 😀 😀 şaka gibi yahu!!!! sen saat 18:00 de çıktığın için suçlu hissediyorsun!! o konu çok ayrı ve başka bir “gereksiz yazının” konusu 🙂

Her insanın, iş dışında çok iyi yaptığı en az 1 (bir) şey olmalı….

Çok iyi spor yaparsın, çok iyi langırt oynarsın, çok iyi ata binersin, maça gidip, tribünün en hanzosu sen olursun vs vs… ama iyi yaptığın birşey olur. Sana sorduklarında neyi yaparsın diye, tak diye cevabı verirsin.

Şimdi bu gereksiz yazıyı neden yazma gereği duydum ona geleyim. (alttaki paragraftan sonra asıl sebebi yazıyorum, alttaki ısıtma faslı)

Öğretmeyi çok seviyorum. Yıllar içinde karşıma öğretme heveslisi biri hiç çıkmadı. Bana öğretenler oldu elbette ama ciddi şekilde azınlıktaydı. Sahip olduğum donanımları tırnaklarımla kazıyarak, o işin hakkını vererek kazanmaya çalıştım. Hatta bu sektörde olan, kendi akrabalarım bile destek olmadı bana sırf onların rakibi olmayayım diye. Fesatlıkları, türlü bahanelerle yüzlerine yansıyordu. Ben bunu görüyordum ama görmemezliğe geliyordum. İş arama süreçlerimde bile CV paylaştığımda, “biz, sinyır arıyoruz” diyerek, çok biliyormuş havasında ingilizce sinyır diyorlardı. Sonra donanımı yapıp CV paylaştığımda da “biz cünyır arıyoruz, sen fazlasın” …. Yaa arkadaşım anladım kıvırma o kadar da salak değiliz!!! Sen şanslı bir HİÇMİŞSİN ki sana birileri omuz vermiş, elinden tutmuş, birşeyler öğretmiş, sonraki ve kalan hayatında, sevabına bile bir yerini oynatmamışsın sen de başkası için. Herneyse….

NOT : Bu kadar ısıtma ve haşlama faslından sonra, gereksiz yazımın asıl sebebi buradan başlamaktadır.

Dün itibarıyla, sosyal sorumluluğum ve öğretmeyi acayip sevmem dolayısıyla, benim yaşadığım sıkıntıları yaşamış olanlarla, ya da yaşamamışsa bile birşeyler öğrenmek için can attığı halde öğrenebilme şansına sahip olamamış, hevesli insanlarla, tırnaklarımla kazıyarak sahip olduğum bilgileri ve deneyimleri paylaşmak, birilerine ulaşabilmek için bir paylaşım yapmıştım.

Peki burada ne yapmışım ?

  • Parayla eğitim mi satmışım? Belki de artık onu yapma vaktidir!!!
  • Danışmanlık mı satmaya çalışmışım?
  • İş mi istemişim?
  • Önce bedava bilgiyi verip, gel gel yapıp danışmanlık mı çakmaya çalışmışım?
  • Kişisel bloğumdaki paylaşımlarımı eksik, benden bir noktada danışmanlık ihtiyaçları oluşsun tarzında mı yazmışım?

şimdi istatistiklere bakalım:

Hmmm, aynı şirketten 29 kişi iletiyi görüntülemiş. 🙂 Açık ara şampiyon bu şirket…. Resmen öööööyyyylece bakmış…

Güzelim Türkiye’mizin her yanı güzel be 🙂

Burası çok ilginç: 26 sistem yöneticisi, 18 tane destek uzmanı görünüyor. Satışçıları saymıyorum, adamlar nereden iş çıkartırızın derdinde zaten…. Birilerinin ne öğrendiğiyle ya da öğrenme fırsatlarının ne olacağını zaten umursamalarını beklemem.

İşte yukarıda bahsettiğim bencillik örneğinin belgesi!!!! Bu uzman arkadaşlar nasıl uzman olmuşlar? Birileri birşey öğretmemiş mi? Bildikleri herşeyi doğuştan biliyorlardı. O yüzden belki de oralı olmadılar.

Bu arkadaşlar hiç zorlukla karşılaşmadılar değil mi? Herşey önlerine hazır geldi, belki de attığım başlıktaki gibi düşündüler!!! Herşeyi kendileri öğrendiler belki de, yani öğrenmek için izlediği videoyu-dökümanı hazırlayanın bile kendisine aslında öğretmiş olduğunu düşünmeden, ben kendi kendime öğrendim diyebilecek kadar benciller sanırım. Yani anladık acayip zekisiniz !!!! Buyurun size, sektörün kötü yanlarından biri daha : YÜKSEK EGO ! Ne kadar az bilgi, o kadar yüksek ego 🙂

Böyle bir talebin, birilerine ulaşması için bile ne yorum, ne nokta (.), ne (+) , ne (++), ne de (+++) yazılmamış…. Bir sosyal projenin, birilerinin karşısına gitmesi için kılını bile kıpırdatmamış… Birilerine, bakın şöyle boş bir adam var öğretme meraklısı, öğretme manyağı, bilginiz olsun dememiş 😀

Listemde 519 kişi var çok az kısmı dışında ne işe yaradığını bilmediğim… Çok az kişi arasında bu iletiyle etkileşime geçmiş sadece 8 kişi var, kendilerine teşekkür ediyorum.

Çok ilginçtir, benim kendi öğrencilerim bile ne yorum, ne paylaşım yapıp, birilerine ulaşabilmemi sağlamamış 🙂 Ya sevgili öğrencim, bana geldiğin zamanla, benden çıkıp gittiğin zaman arasında fark göremedin mi kendinde? “Kimse öğretmiyor hocam, öğretmek istemiyor, bilgiyi kendine saklıyor” demedin mi sevgili öğrencim? Övgü beklemiyorum, “bana para ver” de demiyorum sevgili öğrencim. Hatta, sömürün beni diyorum sevgili öğrencilerim 🙂 Git çevrende en az 3 kişiye bu öğrendiklerini anlat diyorum, bunu alma şansı olmayanlara anlatmakla mükellefsin diyorum…. Demiyor muyum? Demek ki bunu da öğretememişim…

İletimin ne kadar beğenildiğiyle de ilgilenmiyorum. Bizim millet polemiği de çok sever, paylaşmak işine gelmez belki ama polemik konusunda çok iyiyiz, hemen bunun altına linkedin de işgüzarlık da olacaktır. Polemiğe girme niyetim yok kimseyle, kendilerini açık edecekler o arkadaşlar 😀 😀 😀

Toplumsal kalkındamadan bahsediyoruz ya, heh işte o meredin temelinde eğitim var. Şimdi atacağın adımın sonuçlarını 30 yıl sonra göreceksin sevgili Türk halkı. O yüzden, öğren ve öğret, kendine saklayarak ne kadar kalkınmayı planlıyorsun? Beyin göçü veriyoruz diyorsun, acaba ekonomik durumların dışında, insanımızın da bozulduğu için olabilir mi? Liyakat konusuna hiç giremeyeceğim 🙂

Şimdi bu yazıyı sabırla buraya kadar okuyan kişiler, kendinize şunu sorun:

Bugün kaç kişiye ulaşabildim, kaç kişiye birşeyler öğretebildim, kaç kişinin hayatına dokunabildim? Acaba siz, yukarıda anlatılanlardan hangi gruptasınız?

Ben bu 3 soruyu kendime sordum ve istatistiklere de bakıp paylaştım. Sadece 8 kişiye ulaşabilmişim. 🙂 Linkedin aleminden, sadece 8 kişi…

Buraya kadar da sana ulaşamamışsam, vay benim öğretmenliğime…. 🙂

Sevgiler, saygılar…

Yusuf İşleyen